15.08.2009 07:53
Sanırım EA'dı, yanlış olmasın, Budokan isimli bir oyun sürmüşlerdi piyasaya. Sene 1991'di sanırım, pclerin C64 ve Amigaları tuşa getirdiği zamanlardı ve vga denen şey yeni çıkmıştı piyasaya. 16 renk esiri ben 256 renkli pc ekranlarını ve Budokan isimli o oyunun harika grafiklerini hayran hayran izliyordum. Arkadaşlarımda gördüğüm ve çok oynama fırsatı bulamadığım bir oyundu, kendisiyle gerçek tanışmamız kendi PC'mi aldığıdma oldu ve deli gibi oynamaya başlamıştım.
Oyunda 4 farklı Japon savaş sanatını dojolarında öğrenip, hepsinde ustalaştıktan sonra turnuvaya katılıyorduk. Turnuvada rakiplerimiz sırayla geliyor, biz de elimizdekilerle Allah ne verdiyse dalıyorduk onlara. Elimizde Karate, Nanchaku, Do ve Kendo vardı.
Evet Kendo ile tanışmam bu oyun vasıtasıyla oldu. Tabi bilgisayar oyununda adamın tekinin başka birini sopayla dürtükleyip dövmesinden başka bir şey ifade etmiyordu bana ama nasip büyüyüp de Bilkent'te çalışmaya başlamamdaymış. Cyberpark'da çalışırken bir iş için kampüslerden birine gitmiştim ve orada duvarda asılı olan ilanı gördüm. "Kendo yapmak ister misiniz ?" Bir sporu yapmak zaten istiyordum ama Kendo tek kelimeyle kişiliğimdeki eksik lego parçasıymış. İlanı görür görmez bir flashback, bir flashforward, hemen başlamak için karar aldım. Neticede Bilkent öğrencisi değildim ama Cyberpark personeli tüm imkanlardan yararlanabildiği için sorun olmadan antremanlara başladık. Ankara üniversite aracılığıyla Türkiye'ye ilk gelen Sensei Mitsunuri Matsumura (7. Dan) bize Bilkent'te Kendo öğretmeye başladı. İlk olarak çok yabancı gelmişti, elimde bambudan yapılma sopalar, sürekli aynı hareketler, sürekli ayak sürüme, yer silme, bağırma... Sonradan Kendo ve esasen Budo felsefesinin derinlerine inince aslında işlerin hiç de yüzeysel olmadığını anladım.
80'lerdeki video kaset furyasını yakalamış birisi olarak o zamanlarda çevrilmiş 3. sınıf ninjalı, samuraylı filmleri hatırlıyordum da, bizim Cüneyt Kara Oğlan olarak daha iyi iş çıkarmış bence :). Ninja da , Samuray da aslında görünenin çok ötesinde olan şahıslar. Şöyleki :
Samuray sınıfı Japonya feodal düzenindeki imtiyazlı asker sınıfını temsil ediyordu. Samuray, kelime olarak efendisine hizmet eden demektir hatta. Feodal düzenin en son ortadan kalktığı ülkelerden biri olarak Japonya bu konuda gerçekten çok gelişmişti. Samuraylar efendilerine mutlak bir sadakatle bağlı, Bushido denen ahlak kuralarını takip eden, Zen Budizmine inanan savaşçılardı. Sürekli eğitim, sürekli gelişme onlar için bir idealdi. Hayatları kendilerinde değil, efendilerine aitti ve yaşamlarına da ölümlerine de efendileri karar verirdi. Yani bir samuray kafasına estiği gibi seppuku (harakiri, karın yarma) yapamazdı.
Bushido (savaşçının yolu), Budo kültürüyle eğitim almış olan bu savaşçıların takip ettiği bir ahlak kuralları bütünüydü. Temel olarak 7 ana düstur üzerinde durulmuştur.
Doğruluk
Cesaret
Hayırseverlik ve Cömertlik
Saygı
Dürüstlük
Onurlu Yaşamak
Sadakat
Asırlar boyunca yazılan kitaplar ve bu kültüre etkisi olan bir çok insan tarafından gelişen Bushido en nihayetinde sürekli savaşların yaşandığı Japonya'daki savaşlara ve savaşçı sınıfa bir takım kurallar getirmiştir. Yamamoto Tsunetomo : Hagakure ve Musashi Miyamoto : Ni-Ten Ichi Ryu bu konuda kaleme alınan eserlerden bazıları.
Bu başlıkların her birisi aslında birer ansiklopedi içerecek kadar derinlikte bilgiler barındırıyor fakat esas konumuz Kendo olduğu için bunları geçiyorum.
Kendo'nun doğumu bu samuray sınıfının eğitim ihtiyacı ile başlar. Katana (samurayların kullandığı çok keskin, eğimli kılıç) ile eğitim yapılamayacağı için ona benzetilen tahta kılıçlar(bokuto yada bokken) kullanılıyordu. Fakat bu kılıçlar dahi sakatlanmalara hatta ölümlere sabebiyet verebiliyordu. Bir yandan samurayları kılıç kullanımı ve savaç teknikleri konusunda eğitmek, öbür yanda onları muhtemel yaralanmalardan korumak için koruyucu elbiseler ile eğitim verilmeye başlandı. Zaman içinde dojolarda elbiseler önce gövde, sonra kollar ve en sonunda baş dahil tüm vücudu kaplar oldu. Eldeki bokkenler bambudan yapılmış shinailere (bambu kılıç) dönüştü ve günümüzde kendo dediğimiz şey ortaya çıktı.
Kendo'nun kaba hatlarının ortaya çıkışı 16.yy'a kadar gider. Fakat Kendo'nun esas popülerleşmesi Samuray sınıfının ortadan kaldırılması ve kılıç taşınmasının yasaklanmasıyla başladı. Hayatları boyunca savaşmaktan başka bir şey yapmamış bu kadar insan birden işsiz kalınca ciddi bir sorun baş gösterdi. Kimileri ticaret yapmaya başladı, kimileri haydutluk yaptı, kimileri de efendisiz kalınca Ronin (efendisiz samuray) oldu ve kendi canını aldı. Bu tehlikeli sınıfa kendi Dojolarını açma ve orada kılıç kullanma sanatını öğretme fırsatı verildi ve böylece karınlarını doyurabilecekleri bir geçim kaynağı sağlanmış oldu. Kılıç kullanma sanatını öğrenmeye hevesli öğrenciler bu dojolarda kendo eğitimi almaya başladılar. Günümüze kadar olan sürede kendoda fazla bir değişiklik olmadı. Şu anda Japonya'da Kendo Federasyonu, Amerika ve AB'de kendi Kendo federasyonları çatıları altında kendo hayatını sürdürüyor.
Ülkemizde'de 2004 ylından buyana epey bir mesafe alınmış durumda. Uluslararası karşılaşmalara katılan bir milli takımımız bile var. Genelde büyük şehirlerde birer ikişer dojolar açılmakta ve kendo eğitimi verilmekte. Ben Ankara'daki ANKEN Budo Kulübüne üyeyim. Ankara bizimkinden başka dojolarda var tabi.
Kendo'ya biraz daha yakından bakmak...Kendo temelde samurayların aldığı kılıç eğitimin bir benzeri, fakat sadece kılıç ile değil, disiplin, sabır, dayanıklılık, ruhsal ve bedensel güç ve en nihayetinde kendisi ile müdadele vererek kişi eğitiliyor. Dojo denilen mekanlarda kendo eğitimi veriliyor. Aslında anavatanında her sanatın bir okulu yani dojosu varken biz ülkemizde spor salonlarını kullanıyoruz şimdilik. Kendo alta hakama ve üste gi giyilerek, ayaklar çıplak olarak yapılıyor. Zamanla ilerleyip bogu (zırh) giymeye başlayınca başı koruyan (men), gödeyi koruyan (do), elleri koruyan eldiven (kote) ve beli koruyan (tare) de giyiliyor ve antremanlar bu şekilde yapılıyor. Kılıç olarak kullandığımız bambu sopanın adı shinai. Kılıcında bir ruhu olduğuna inanıldığı için kılıcı gösterilen saygı shinaiye de gösteriliyor. Bambudan yapıldığı için hafif ve esnek bir yapıda olan shinai yinede çok sert kullanıldığında can yakabiliyor.
Kendo yapmaya başlayanlar ilk olarak temel ayak hareketlerinden başlıyor. İlk antremanlarda ayakları sürümek, ayak hareketleri, ayak ile el kordinasyonu üzerine çalışıyorlar. Daha sonra vuruşlar öğretiliyor. Temel vuruşları ve temel hareketleri tekrar tekrar çalışıyorlar. Genelde 3-4 aydan sonra, bu eğitimler iyice oturduktan sonra ve Senseinin de talimatıyla Kendokalar bogu giymeye başlıyor ve eğitimlerine bogu ile devam ediyorlar. Bunların yanında kendo katalarını da öğrenmeye başlıyorlar.
Kendoka Kendo'da ilerledikçe karşılaşmalara çımaya başlıyor. Maçlar genelde 2 sayıyı alan kazanır kuralıyla yapılıyor ve 3 hakem tarafından izleniyor. Ippon yani sayı olabilmesi için vuruşun düzgün ve güçlü bir şekilde yapılması, tam yerine gelmesi ve vuruş sonrasında kesişin manevi hissiyatını vermek için yapılan zanshinin doğru yapılması gerekiyor.
Kendo'da dereceler 8-1 arası KYU (1 en yüksek) ve 1-8 arası DAN (8 en yüksek) şeklinde sıralanıyor. Kendoka zamanı geldiğine inandığında kyu sınavına girerek ilk derecesini alıyor ve bundan 3 ay sonra da dan sınavına girebilmeye hak kazanıyor. Kendo'da derece almak diğer savaş sanatlarının aksine çok zordur. Özellikle 3. dan ve sonrasında artık gerçekten insanlar tüm varlıklarını ortaya koyarlar. 8. Dan sahibi 250 kadar Kendo hocası var dünya üzerinde. Sanırım bu bir fikir verir.
Japonya'da çocuk yaştan itibaren kendo yapmaya başladıkları için vücut kasları ona göre şekilleniyor. Bizim gibi ileri yaşlarda bu işe başlayan insanların daha önce hiç yapmadıkları bir şey olduğu için ilk zamanlarda vücudu oldukça zorlayabiliyor. Özellikle sıcaklarda zırh giymek ve antreman yapmak 2 litreye yakın su kaybetmek demek oluyor :)
Kendo'nun en sevdiğim yanı insanda bağımlılık yapması. Bir kere başladıktan sonra artık bırakmanın imkanı yok. Bir antremanı bile kaçırınca insan hemen eksikliğini hissediyor.
İnsana neler katar ?İlk olarak temel uzak doğu savaş sanatları felsefesinde olduğu gibi aklı eğitimek için önce vücudu eğit düsturu kendoda da geçerli. Yani kişi aslında en büyük mücadeleyi kendisiyle vermekte ve kendisine galip gelmeye çabalamaktadır.
Bunun haricinde insana dikkat, hızlı tepki verebilmek, hızlı refleksler, strateji geliştirebilme, rakibi doğru okuyabilmek gibi hasletler kazandırıyor. Ayrıca kondisyon ve beden disiplini kendo yapan birisinin sahip olduğu özelliklerden sayılabilir.
2005'den buyana kendo yapıyorum. Japonya'ya kadar gidip orada sınava girip 1. KYU derecemi bile aldım. İnşallah DAN sınavına da girip, bu yolda ilerlerim.
Kendo konusunda daha fazla bilgi almak için
http://www.kendo-turkiye.com/ adresine bakılabilir. Ayrıca Ankara'da bu işe meraklı insanlar için dojomuzun sitesi
http://www.ankenbudoclub.org . Sadece izlemek için bile gelebilirsiniz :)